Öğretmenler Nasıl Müzik Eğitimi Verir?

Eğitim bilimi alanında geliştirilen kuram ve araştırmalar, toplumların eğitime bakışlarını ve eğitim anlayışlarını etkileyerek onların şekillenmesinde önemli roller almışlardır. Terzi (2011, s. 76), eğitim örgütlerinin üstlendikleri görev gereği sürekli gelişmek durumunda olduklarını, toplumun beklentileri doğrultusunda yenilendiklerini ifade etmiştir. Türkiye’de cumhuriyetin ilanından bu yana, eğitim alanında farklı yaklaşımlardan ve kuramlardan etkilenilmiştir. Bu etkilenme farklı eğitim programlarının uygulanmasına yol açmıştır. Dünyadaki gelişimlere paralel olarak Türkiye’de de 2005 yılında ilköğretim programında köklü değişiklikler yapılmıştır. Özellikle öğrenci merkezli eğitim anlayışı benimsenerek derslerin içerikleri yenilenmiş, derslerde öğrencilerin daha aktif olabilecekleri yöntem ve tekniklerin kullanılması üzerinde durulmuştur. Günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı programına göre hazırlanan öğretmen kılavuz kitaplarındaki etkinliklerin, aktif öğrenme yöntemine dayandırılarak oluşturulduğu görülmektedir.

Programlarda, yöntem ve tekniklerde yapılan yeniliklere rağmen hala okullardaki önemli sorunlardan biri öğrencilerin derse karşı güdülenememesidir. Derse karşı güdülenmeyen çocuğun o derse ilgi ve isteği olmadığından, dersi öğrenmesi güçleşmektedir. Öğrenmenin gerçekleşmesi için en önemli etkenlerden birinin güdü olduğunu belirten Akbaba (2006, s. 343)’ ya göre yeterince güdülenmemiş öğrenci öğrenmeye hazır olamayacaktır. Öğrencilerin ilgi duydukları konuları kısa sürede öğrendiklerini ayrıca güdülendikleri ölçüde de başarılı olduklarını dile getiren Akbaba, güdü ve başarı arasında pozitif bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Benzer biçimde öğrenciye zorla bir şey öğretmenin güçlüğünü ifade eden Küçükahmet (2005, s. 106), öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencinin güdülenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Öğrencilerin derse karşı güdülenmeleri birçok derste olduğu gibi müzik dersinin de sorunlarından biridir. Müzik dersindeki bu sorunun kaynağında çoğunlukla dersin yetenek dersi olarak algılanması yatmaktadır. Alan yazın incelendiğinde öğrencilerin müzik derslerine güdülenmelerinin sağlanabilmesi için farklı görüş ve yorumların geliştirilmiş olduğu dikkati çekmektedir. Öztürk (1996, s. 5), seslerle dolu bir dünyada doğan çocukta, toplumu bir bütün halinde tutan sosyal bağlardan biri olan müziğin çocuğun eğitiminde de kullanılan önemli yollardan biri olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca müziğin, öğrencilerin güdülenmesini sağlama, istendik davranışları kazandırma ve yanlış davranışların ortadan kaldırılmasında çok yararlı bir eğitim yöntemi olarak kullanılabileceğini belirtmiştir. Konu ile ilgili olarak Özcan (2007, s. 6), müzik derslerinin bilgi aktarma dersi olarak ele alınmaması gerektiğini belirtmektedir. Bununla birlikte öğrencilerin derslere güdülenmelerinin sağlanabilmesi için müzik derslerinde dinletilere daha fazla yer verilmesi ve öğrencilerin yaratıcı müzik etkinliklerine yönlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bilen, (1995, s. 27) öğrencileri müzik dersine güdülemek için, derslerde olabildiğince, toplumda müzik becerilerini sergileyebilecek, var olan müzik potansiyelini geliştirebilecek bir yaklaşım içinde olunması ve ayrıca müzik derslerinin bir bilgi aktarma dersi olmaktan çok müzik yapma dersi olarak ele alınmasının gereğini ifade etmiştir. Bununla birlikte müzik öğretmeninin öğrenciler için iyi bir model oluşturmasının ve öğrencinin öğrenme sürecini aktif katılımını sağlayacak çağdaş müzik öğrenme yöntemlerinin geliştirilmesinin de önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu çağdaş yöntemler ve yaklaşımlar yoluyla okullardaki öğrencilerin derse karşı güdülenememe sorunu ile mücadele edilebilir.

Yaşanılan deneyimin kişiye sağladığı keyif sonucunda tam güdülenmenin sağlandığını ifade eden Akış Kuramı, bireyin bir etkinliğe başka hiçbir şeyi önemsemeyecek kadar kendini kaptırmasıdır. Alan yazınında güdü kuramlarından biri olarak ele alındığı görülen bu kurama göre, kişi iç yaşamını ve düşüncelerini denetleyerek mutluluğa ulaşabilir. Bunun gerçekleşebilmesi için kişinin ulaşmak istediği bir hedefin olması gerekir. Bu hedef kişinin bilincine bir düzen getirerek, kişinin o hedef için çalışmasına, hedefe yoğunlaşmasına ve bütün zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olur. Kişinin zorlukların üstesinden geldiği bu zaman dilimi, onun en eğlenceli ve zevkli zamanları olarak değerlendirilir (Csikszentmihalyi, Akış Mutluluk Bilimi, 2005, s. 6-9).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir